25.03.2019

Nevşehir İl Müftülüğü Tarafından Din Görevlilerine “Çanakkale Ruhu” Konulu Panel Düzenlendi

Nevşehir İl Müftülüğü tarafından 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferinin 104. yıldönümü münasebetiyle Din Görevlilerine yönelik “Çanakkale Ruhu” temalı panel düzenledi.

Recep Tayip Erdoğan Anadolu İmam Hatip Lisesi Konferans Salonunda düzenlenen ve Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şefaettin Severcan, Temel İslam Bilimleri Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Erdoğan Pazarbaşı ve Prof. Dr. İbrahim Görener’ in panelist olarak katıldığı “Çanakkale Ruhu” temalı panele, İl Müftüsü Yakup Öztürk, Hacı Bektaş Veli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zülfikar Durmuş, Hacı Bektaş Veli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Genel Sekreteri Mustafa Özdemir, İl Müftü Yardımcıları Nazım Haksever, Dr. Ahmet Özvarinli, Yaşar Bolat ve Nurcan Solak ile İlçe Müftüleri, daire personeli, merkez, köy ve kasabalarda görev yapan din görevlileri ile Kur’an kursu öğreticileri katıldı. 

İstiklal marşı ve Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programın açılış konuşmasını yapan Nevşehir İl Müftüsü Yakup Öztürk, “İnsanların olduğu gibi milletlerin de hafızası ve unutmamaları gereken acı tatlı hatıraları vardır. Millet olarak bizim de unutmamamız gereken, unutturmamamız gereken; tarihe altın harflerle yazılmış nice kahramanlıklarımız vardır. Bunlardan biri de hiç şüphesiz Çanakkale Zaferi’dir. Çanakkale zaferi; mazlumun zalime, mağdurun mağrura, mananın maddeye zaferidir. Çanakkale zaferi, imanın küfrü boğduğu, milletin bağrından nice kahramanların doğduğu, kazma ve küreklerin, top ve tüfeklere galip geldiği eşine az rastlanır bir destandır. Mazisine bağlı olan, sırtını onlara dayayan milletler, geleceğe emin adımlarla yürür, geçmişini bilmeyen ve onlara dayanmayan toplumlar ise yıkılır, yok olur tarih sahnesinden silinir gider. İşte biz bunun için bu programları yapıyoruz. Geçmişimize sırtımızı dayıyor, güne ayaklarımızı basıyor, geleceğe emin adımlarla yürüyoruz. Aynı zamanda bize bu toprakları kanlarıyla sulayarak Vatan edip emanet edenlere vefa borcumuzu ödemek istiyoruz.” diyerek sözlerini tamamladı.

İlk olarak programda söz alan Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şefaettin Severcan, “İslam ve Savaş” konusuna değinerek sözlerine şöyle devam etti, “Sözlük anlamları geçici olarak bir tarafa bırakılırsa “savaş” kelimesi genellikle cihat ile eş anlamlı olarak kullanıla gelmiştir. Bununla beraber “cihat” kelimesi savaştan daha geniş kapsamlı, daha geniş alanlı olup hayatın her anını içine alan bir anlam yaygınlığına sahiptir. Bu bağlamda cihat:

Tıpkı Resulullah  (sav)’in yapığı gibi evvela kendi bilincini Kur’an ile inşa edip hayatını ona göre tanzim etmek sonrada başkalarına, bilinçlerini Kur’an ile inşa ederek hayatlarını ona göre tanzim etmeleri gereğini tebliğ etmek ulaştırmak için var gücünle gayret göstermektir

Hz. Peygamber dönemi rehberliği ve örnekliğinde baktığımızda savaş: Öldürülmemek, yok edilmemek için başka çarenin kalmadığı bir noktada zorunlu olarak devlet kanalıyla başvurulan, cihadın en üst derecedeki bir formudur, bir biçimidir.” Diye sözlerine devam eden Prof. Dr. Severcan, “hiç şüphesiz İslam, her şeyden önce bir barış dinidir ve bir barış medeniyeti projesidir. Hz. Muhammed (sav) de bir barış peygamberidir ve bir barış medeniyeti kurucusudur. Aslında bütün ilahi dinler ve peygamberi böyledir.” Diyerek sözlerini tamamladı.

 

İkinci olarak Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Öğretim Üyeleri Prof. Dr. İbrahim Görener, “İslam ve Şehitlik Kavramı” na değinerek, “Yüce Allah’ın esmâ-i hüsnâsı veya sıfatlarından biri olarak Şehîd, her şeyi ilminden gizli kalmayacak şekilde çok iyi bilen manasına gelmektedir. Allah’ın gizli ve açık olan her şeyi bildiğini ifade eden ayetler. Allah’a nispet edilen Şehîd ismine, her şeyi aslına uygun, tam olarak bilen anlamı kazandırmıştır. Netice itibari ile İslami bir terim olarak şehit, Allah yolunda öldürülen müminlere verilen isimdir.

Allah yolunda öldürülen kişiye şehit denmesinin sebeplerini şöyle açıkladı; Rahmet melekleri şehidin, ruhunun cennete gitmesine şahit oldukları için, Cennete gireceğine dair hem Yüce Allah hem de melekler kendisi hakkında şahitlik yapacağı için, Kıyamet gününde Hz. Peygamberle (sav) birlikte, geçmiş ümmetler hakkında şahitlik etmesi isteneceği için, Şehit olarak düştüğü toprak da kendisi lehine şahitlik yapacağı için, Ölmeyip Allah’ın huzurunda bir şahit gibi diri ve yaşıyor olduğu için, Ölünceye kadar Allah’ın emrine göre doğruluk üzerinde olduğuna dair şahitlik edildiği için, Allah’ın, öldürülmesine karşılık kendisine hazırlamış olduğu ikramları görüp şahit olduğu için şehit denilmiştir.

Görüldüğü gibi bu açıklamalar şehit kelimesine fail anlamında şahit olan veya meful anlamında kendisine şahit olunan şeklinde verilen manalara göre değişiklik göstermektedir. Esas itibariyle Allah yolunda öldürülen kişiye şehit denilirken daha sonra Hz. Peygamber’in (sav) bazı hadisleri delil gösterilerek şehitliğin anlam çerçevesi genişletilmiştir. Buna göre karın ağrısı, boğulma, yanma gibi afet ve hastalıklar sebebiyle ölen müminler de şehit kabul edilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de şehit kelimesi, daha ziyade şâhit veya hazır bulunma anlamlarına geldiğinden terim olarak şehit kavramı “ka-te-le” fiilinin meçhul haliyle Allah yolunda öldürülme anlamında ifade edilmektedir. Bakara suresinde Yüce Allah: “Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin, zira onlar diridirler, fakat siz bunun farkında değilsiniz,” buyurmaktadır. bu ayette Yüce Allah, şehitlerin kendi âlemlerinde canlı olduklarını ve rızıklandırıldıklarını bildirmektedir. Burada bütün müminlere de bir işaret bulunmakla birlikte Kur'an'da bu durumun özellikle şehitlere tahsis edilmesi onların üstünlüğünü ve şerefini göstermektedir.

Al-i İmran suresinde şehitlerin diri olduğundan bahseden bir ayet de şudur: “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.” Yüce Allah, bu ayet-i kerimede de, şehitlerin cennette diri ve rızıklanmakta olduklarını haber vermektedir.” diyerek sözlerini tamamladı.

 

Son olarak “Allah Yolunda Cihat” konusunu işleyen Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Erdoğan Pazarbaşı ise “Ecdadımız, Allah’ın dinini cihana hâkim kılmak için ölümle dost olmuşlardır. Çünkü şehitler, peygamberlerle birlikte olma şerefine nail olacaklarına iman itmişlerdir. Bu vesileyle mukaddes değerleri uğruna şehadet şerbeti içen tüm şehitlerimize rahmet diliyor, saygıyla anıyoruz. İnsan kendisine baksa Rabbini daha iyi tanır. Zira Allah’ın sıfatları kendisinde en çok zuhur eden, insandır.” Diyerek sözlerine devam eden Prof. Dr. Pazarbaşı; Bedirden, Uhuddan başlamak üzere şehadet şerbetini içen tüm şehitlerimize, özellikle Çanakkale, Kurtuluş savaşı, 15 Temmuz ve son olarak Yeni Zelenda da hunharca katledilen ve şehadet mertebesine ulaşan tüm şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum diyerek sözlerini tamamladı.

 

Program sonunda, Nevşehir İl Müftüsü Yakup Öztürk tarafından Prof. Dr. Şefaettin Severcan’a, Hacı Bektaş Veli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zülfikar Durmuş tarafından, Prof. Dr. Erdoğan Pazarbaşı’ya ve Hacı Bektaş Veli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Genel Sekreteri Mustafa Özdemir tarafından da Prof. Dr. İbrahim Görener’e İl Müftülüğünün hazırladığı Kapadokya yöresine ait el sanatları ürünü ibrik takdim edildi. Çekilen hatıra fotoğrafının ardından program sona erdi.